Anasayfa / Blog / Nafaka
Nafaka, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik” şeklinde tanımlanmıştır. Gerçekten de nafaka, değişen hukuki durum karşısında, tarafların yoksulluğa düşmesinin önüne geçmek amacıyla kanunda öngörülmüş geçimliktir. Mahkeme kararına bağlı olarak toptan yahut irat ( aylık ) biçiminde ödenebilir.
Nafaka müessesesi, hukuki niteliği itibariyle özel hukukun alanına girmekte olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenmiştir.
Yoksulluk nafakası, evlilik süresince eşler arasında mevcut olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik sona erdikten sonra da hiç yoksa kısmen devamına yönelik konulmuş bir hükümdür. Yoksulluk nafakası Türk Medeni Kanununun 175. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre:
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” Görüldüğü üzere kanun koyucu, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olan tarafın hayatını devam ettirebilmesi adına, bu şekilde bir koruyucu müesseseye yer vermiştir. Madde hükmünden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakasına karar verilebilmesi için belirli şartların yerine gelmesi gerekir.
Yoksulluk nafakasına ilişkin önceki Medeni Kanunumuz ile yeni Medeni Kanunumuz arasındaki en önemli farklılık nafakanın ödeneceği süreye ilişkindir. Zira önceki Medeni Kanunumuzda yer alan hükme göre, mahkeme nafaka yükümlüsünü en fazla 1 seneliğine nafakayı ödemeye mahkum edebiliyordu. Yapılan değişiklikten sonra kanunda yer alan bu “1 Senelik” sınır kaldırılmıştır. 4721 sayılı Medeni Kanunumuza göre, nafaka “süresiz” olarak talep edilebilir. Bu değişikliğin doktrinde bir hayli eleştirildiğini de ekleyelim. Günümüzde “nafaka düzenlemesi” başlığı altında yapılan tartışmalar sonucu söz konusu hükmün yeniden değiştirilmesi konuşuluyor. Ancak hali hazırda herhangi bir değişiklik olmamıştır.
İştirak nafakası Medeni Kanununda yer alan “çocuğun bakım ve yetiştirilmesi” yükümlülüğünün bir sonucu olarak öngörülmüş bir müessesedir. Çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan taraf, ekonomik gücü oranında çocuğun bakımı ve eğitimiyle ilgili giderlere katılmak zorundadır. İşte bu yükümlülüğe ilişkin mahkemece hükmedilen nafakaya iştirak nafakası denilmektedir.
Çocuğun bakım yükümlülüğünün düzenlendiği Türk Medeni Kanununun 327. maddesine göre:
“Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır.”
İştirak nafakasının düzenlendiği Türk Medeni Kanununun 329. maddesine göre:
“Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka davası, atanacak kayyım veya vasi tarafından da açılabilir. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.”
Görüldüğü üzere yasal düzenleme açıktır. Amaç çocuğun giderlerini tek tarafa yükleyerek adil olmayan bir uygulamanın önüne geçilmesidir.
Tedbir nafakası, adından da anlaşılacağı üzere, boşanma davası sürecinde tarafların mağdur olmasının önüne geçmek amacıyla yasada yer verilen, dava süresi ile sınırlı olarak hükmedilen nafakadır. Tedbir nafakasının dayanağı olan yasal düzenleme 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 169. Maddesidir. Bu madde hükmüne göre:
“Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.”
Görüldüğü üzere yasal düzenleme uyarınca mahkeme, herhangi bir talep olmasa dahi, tedbir nafakasına hükmedebilir. Bu konuda tarafların talepte bulunması gibi bir şart söz konusu değildir ve kanunda öngörülmemiştir. Aksine, yasal düzenleme okunduğu takdirde görüleceği üzere, mahkemenin eşlerin geçimine ilişkin önlemleri kendiliğinden alacağı düzenlenmiştir.
Tedbir nafakası bir önlem niteliğindedir. Dolayısıyla tedbir nafakası boşanma davası süresince uygulanabilecek bir müessese olup, dava bittikten sonra uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. Ancak lehine nafaka bağlanacak olan taraf, dilekçesinde davanın bitmesinden sonra tedbir nafakasının yoksulluk nafakası olarak ödenmesinin devamına karar verilmesini talep edebilir. Keza aynı şekilde dava süresince çocuğa ödenmekte olan tedbir nafakasının dava bitiminden sonra iştirak nafakası olarak ödenmesine karar verilmesi mahkemeden talep edilebilir.
Yardım nafakası “nafaka yükümlülüğü” başlığı altında 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 364. Maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde hükmü uyarınca:
“Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.”
Madde hükmü uyarınca, herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Bu durumda nafaka vermekle yükümlü olduğumuz kişiler:
Yasal düzenleme uyarınca ancak bu sayılan kişiler lehine nafaka yükümlülüğümüz bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse, dayımız yahut amcamız lehine nafaka vermek gibi bir yükümlülüğümüz bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, kardeşlerin birbirlerine karşı nafaka yükümlülükleri “refah içinde” bulunmaları şartına bağlanmıştır. Bu düzenleme doktrinde bir hayli eleştirilmiştir zira “refah içinde” bulunmanın somut ölçülebilir herhangi bir ölçütü bulunmamaktadır.
Yardım nafakası davası açılırken göz önünde bulundurulması gereken diğer bir husus ise, Türk Medeni Kanunu 365. Maddesi uyarınca, davanın mirasçılıktaki sıra göz önünde bulundurularak açılması gerektiğidir. Peki bundan ne anlaşılması gerekiyor ? Şöyle ki, yoksulluğa düşülmesi durumunda yardım nafakası talebiyle dava yoluna gidilecek ise, öncelikle altsoy, sonrasında üst soy, sonrasında ise kardeşler aleyhinde dava yoluna başvurulabilir. Aksi takdirde dava reddedilir.
YASAL UYARI : Web sitemizde yer alan makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Burak Can Yaz’a ait olup, makaleler ileride doğacak herhangi bir uyuşmazlıkta delil olarak sunulmak üzere elektronik imzalı zaman şerhli damgalanmıştır. Sitede yer alan makalelerin kopyalanarak yahut içeriğinde oynanarak başka web sitelerinde yayınlanması halinde, yayınlayanlar hakkında hukuki ve cezai işlem yapılması adına ilgili mercilere gerekli başvurular yapılacaktır. Makalenin yer aldığı site linkinin paylaşımı, iş bu uyarıdan müstesnadır.